Savaş ve Sol
Kuzeydeki savaşın haklılığı, kendi
başına komünizmin dışında bir sorudur. Aynı zamanda Ukrayna’nın savunması ve
Rusya’nın agresyonu da kendi başına komünizmin ilgi alanı içinde değildir. Bir
yıldan fazla süredir süren bu komedi, fiyasko, politik anlamının dışında bir
trajedidir. Bunu reddetmiyoruz.
Savaşın motivasyonu, bir
sınıf-savaşının motivasyonudur. Ama bizim sınıf savaşımızın değil, Rus
oligarşisi ile Batı’nın burjuva-politik yığının, onun endüstriyalist
organlarının; Çinin sosyal-emperyalizm deneylerinden biri olarak, Bay Dolarla
Xi Jinping’in Avrupa üzerinde oynadıkları, proxy-war deneyimidir. “(...)Tarih haklılaştırılmamıştır, yalnızca
gözlenmiştir.”*, biz de bunu savunuyoruz. Ukrayna veya Rusya mı haklı,
Zelensky faşist mi, Putin gözü dönmüş bir otokrat mı sorusu komünist düşüncenin
dışındadır. Savaş, savaştır, Ukrayna’da olanın kendisi bir totolojidir, bu
bizim çelişkimiz değil. Savaş gerçekten de savaştır, bir anlamı olmadan,
yeniden başa dönecek, sermayenin ve finansın yeni akış alanları bulacağı, en
sonunda yeniden savaşa dönecek, bir çözüme varmayacak bir savaştır.
Orduya doluşturulan öğrenciler
ve işsizler, üretim bandından çekmeye cürret edilen proleterler, emir kulu
olarak Ukrayna’da ilk kurşunu sıktıklarında ve bu savaş-olarak-savaşı
başlattıklarında kendilerine sadece zarar olarak dönecek bu çelişkiyi de
başlattılar. Ukrayna’da “vatanı savunmak” için örgütlenen romantik, savunma
güçleri (tıpkı Suriye’de olan tiyatro gibi) ideolojinin gücünü gösterdi.
Birbirine karşılıklı kurşun atan proleter ve müttefik sınıfların askerleri, Batı’da
ve Doğu’da savaşın bir tarafını desteklemek için ter döken proleterler, tüm
bunları bilinçsizce yaparken, asıl trajedi bu sınıfların “çıkarlarını savunan”
sosyalist, anarşist, komünist, sosyal demokrat... organizasyonlar “ordusu” da
iki taraftan birine “destek güçlerini” yollayarak; veya savaşın proleterya için
olan etkilerini, onun içine düştüğü ideolojik hezeyanı göz ardı eden, tüm olayı
“savaş yok sınıf savaşından başka” (ki 1921’in Freikorps’u da öyle diyordu
herhalde) şeklinde romantik bir solcu cümlede özetleyen, proleteryayı yeniden
millileştiren, “ters-globalist” harekete karşı duramayan ultra-gauche’un durumu gibi; proleteryayı ve müttefik sınıflarını kaderine terk eden,
yerelleştiren, bu trajediyi hemencecik unutup giden sol, savaşın gerçek
kaybedenidir.
Yapılması gereken propaganda,
en masse olarak: milleyetçiliğin herhangi bir biçimine, vatanseverliğe, romantizme,
tarihten ders almamaya karşı; savaşa genel olarak katılmamaya, iki ülkenin işçi
sınıfını, öğrencilerini, işsizler ordusunu, genel ayakbağı olmaya, savaşı tüm
parlementer-politik giysisinden soymaya yönelik olmalıdır. Enternasyonel proleterya,
savaşa tamamen yabancı kaldı, kayıtsızlık veya daha tehlikelisi savaşı Zelenski
ve Putin ekseninde veya Amerika ve Rusya arasında bir atışma olarak
değerlendirme hastalığı içlerini sardı. Bu yaşanan gerizekalılık en başta solun
suçudur. İlk kez bir savaşta medya kendini yorma gereğini duymadı, geniş alanda
propagandaya ihtiyaç duyulmadı. Avrupa’nın dibindeki bir savaşta ilk kez Batı
proleteri ve öğrencisi bu kadar sessiz kaldı. Örgütsüzlük ilk defa bu denli
derin hissedildi. Sol yapılacak en kötü hatayı yaptı: savaşı savaş-olarak-savaş
değil, zulüm-olarak-savaş, faşizm-olarak-savaş, Putinin delirmesi-olarak-savaş
şeklinde ele aldı (bu saydıklarımızın kendi başına hiçbir etkileri olmadığını
iddia etmiyoruz.) Komünist hareket, devrimci hareket, bir kez daha örgütlenme
ve teori eksikliğinden darbe aldı.
*: https://www.marxists.org/archive/bordiga/works/1912/balkan.htm
Yorumlar
Yorum Gönder